20 Mar 2009

sabah...

Bir an önce sabah olması mümkün mü lütfen????

Ne hasta bekler sabahı................................................................

6 Mar 2009

Gölgeler ve Toz



Yenilmedim...

Ne olursa olsun, ne yaparsa yapsın yenilmedim. Bugün tüm yapacağını yaptı, elinden gelecek en son şey buydu. Artık zaman benim lehime akıyor. Tüm pislikleri akıtmak için akıyor bu su. Aynı nehirde iki kere yıkanılmaz demiş ya biri, işte artık nehir aynı nehir değil, yatağı değişik, su çok ayrı bir yere akıyor.

Yenilmedim...

İçimden gelen en saf halimle durdum karşında. Çatal dilinle söylediğin tüm sözlere göğüs gerdim iyi niyetimle. Kendimden vermeden. Gururumdan vermeden. Manevi olarak atamadığın kılıç darbelerini, maddi olarak kesiklerle kanattın zırhımın altından. Tek dizim yerde durdum. Kılıcımı kuma sapladım, sıcak bir kan aktı, bekledim. Yere düşene vurulmaz düsturu yok senin savaşında. Vurdun! En temiz halimle karşıladım tüm kılıç darbelerini, kesilenden sıcak bir kırmızı aktı her seferinde, kalktım! Sen vurdukça tekrar düştüm tek dizim yerde, kılıcım elimde, yere saplı. Boyun eğmek değildi asla! Sadece bekledi kan dursun diye. Yine vurdun. Her seferinde yerden kalkmama tahammül edemezcesine vurdun. Vurdun... Vurdun! Biliyordun, eğer kalkarsam, eğer ki bir kez kalkarsam yere sereceğim seni. Biliyordun.


Tüm yapabileceğin buydu. Vurdun, vurdun, yıkamadın! Kanattın, deviremedin. Fikren mağlup oldun. Oyun bitti! Şimdi karşımda o zırhın içinde ufacıksın. Kılıcımla paramparça etmeye bile değmez seni. Kaldırmıyorum kılıcımı. Dövüş bitti. Sen elinden geleni yaptın. Yıkamadın. Bense yıkmıyorum seni, zira güçsüz olana kılıç kaldırmak yazmıyor benim lugatımda. Düşürmeyeceğim seni korkma. Git ve bir daha karşıma çıkma. Benim anladığım dilde konuşmuyorsun. Benimle dövüşecek kadar anlam ifade etmiyorsun... Gölgeler ve toz...Hepimiz gölgeler ve toz değil miyiz? Neyiz ki bu savaşçı yüreklerimizde biz. O yüreği taşıyorsak eğer uçuşan tozlarız. Taşımıyorsak arada gezen kara bir gölge. Sen kara bir gölgesin artık. Köhne varlığınla git, ışığa gömül. Yok ol!

Gölgeler ve toz... Güç ve Onur... Her şey bunun içindi!!!

3 Mar 2009

gözleri intihar mavi


şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim
ki bu yaşlar
utangaç boynunun kolyesi olsun
bu da benim sana
ayrılırken hediyem olsun...


2 Mar 2009

Nükleer Başlık




Patlamaya hazır bir bomba gibi olduğum zamanlardan birini yaşıyorum ve "abidik nesneler köşesi"ne atılmış bir nesne gibi hissediyorum kendimi. Manasız, faydasız ve işlevsiz bir nesne gibiyim. Aslında böyle değilim, olmadığımı pek tabii biliyorum ama malumunuz bu memlekette yaşamak bir o kadar zor ve insanı ne olup olmadığını şaşırtacak derecede çetrefilli. Gerek insanların çeşitli kamusal alanlarda yaptıkları davranışların absürtlüğü, gerek her alanda varolan sistemlerin çarpıklığı, gerekse de bu ülkede yaşayan gençlerin her şekilde geleceksiz ve güvencesiz oluşları, yeni kuşakların varlığı ve memleketimin nurlu ufuklarından doğacak günler açısından şahsımda büyük bir endişe peydah ediyor. Son zamanlarda gelecek ve güvence olaylarını çokça kafama taktığım için olsa gerek, bu konularda düşünme ihtiyacı hissediyorum.

Bir memleketin gençleri (genç tanımımı ortaokuldan yaklaşık 30 yaşına kadar olan insan evlatlarından müteşekkil kılıyorum.) yeterince eğitim almazsa, abidik gubidik bir eğitim üstüne bu yavrulara iş imkanı bulunmazsa, es kaza bulunan işler de 3 - 4 senede bir ortaya çıkan krizlerle geri alınıp bu gençlerimiz depresyonun kucağına terkedilirse, ortaya çıkan vahim tabloyu hele bir düşünelim. Hatta düşünmeyip sadece penceremizden insanların akıp gittiği sokaklarımıza bakalım. Biraz gazetelerin haber sütunlarına göz gezdirelim. Ortaya çıkan toplumsal tablo gerçekten çok vahim. Sosyal tespit yapıp da bunu klişe cümlelerle satacak değilim. Entel edebiyatına girip de, "yoksullarımızı okutmuyoruz, onlar da doğal olarak tepkisel oluyor, kral tv de pompalanmış cinselliklerini kamçılayarak gidip en yakın komşu kızına tecavüz edip, jandarmadan korkup da 17 yerinden kızı bıçaklayıp kaçıyorlar." tarzı cümleler de kurmayacağım. Derin sosyolojik çıkarımlar, psikolojik buluntular, sosyo ekonomik göstergeler peşinde de değilim. Sadece şunu anlamaya çalışıyorum. Bu kadar şey olurken insanlar hala nasıl bir şekilde sorgu yapmıyorlar çok merak ediyorum. Yahu birileri geliyor, birilerinin olan birşeye el koyuyor, el koymakla kalmayıp çok afedersiniz malına el koyulana nanik yapıyor. Kimse de ağzını açıp tek kelime etmiyor. "Yahu bir dakika arkadaş, siz beni soydunuz soğana çevirdiniz, geleceğimi aldınız, üstüne üstlük de çocuğumun hayatını da çalıyorsunuz" demiyor. Diyemiyor.

Tam da bu noktada ünlü şair, tek Türk nihilisti Neyzen Tevfik'in yazmış olduğu bir dörtlük takıldı aklıma:

Türk milleti gariptir,
her lafı kaldırmaz...

ibne dersin kızar da,
sikersin aldırmaz...


Hadi bakalım...