31 Ağu 2008

"başka" ve "farklı" üzerine...

Konu gayet basit. "Farklı" ve "başka" kelimelerinin, birbirlerinden farklışatıkları ve başkalaştıkları anlamları tesbit etmek. Veya bu iki kelime acaba aynı anlamı mı içeriyor sorusuna bir yanıt bulabilmek. Bunu neden yaptığımız konusunda öncelikle hiçbir mantıklı neden bulamadığımı eklemek isterim. Sanırım bu cevap arayış serüvenini, bilgi açlığıyla birleşen düşünen beyinlerin ortaya çıkardığı bir sorgu alanı olarak görmek lazım. Öncelikle bu kavramları tanımlayarak işe başlayalım.


Başka kelimesi anlam olarak TDK'ya göre :
1. (sıfat) Bilinenden ayrı, değişik, farklı, özge: "Yıllar sonra olaya başka bir açıdan bakabildim
2. Nitelik yönünden alışılmışın dışında bir üstünlüğü olan: "Bütün bunlar beni herkesten başka bir insan yapmıyor."
3 . (edat)"Ayrıca, üstelik, bir yana" anlamlarında -dan / -den başka biçiminde kullanılan bir söz.
Farklı kelimesi ise yine TDK'ya göre: "(sıfat) Farkı olan, aralarında fark bulunan, değişik, ayrımlı: "Vücut ve yüz hatları, giyiniş ve yürüme tarzı çok mu farklı?"
anlamlarına gelmekteymiş.


Bu doğrultuda "başka" ve "farklı" kelimelerinin anlam olarak incelenmeye değer bir yakınlığı söz konusu. Dikkat ederseniz başka ve farklı kelimelerini TDK sözlüğünde yer değiştirerek birbirlerinin yerine koysanız, pek bir değişiklik olmayacak. (Başka kelimesinin edat hali dışında ki bu analizde edat hali olan başkayı reddediyoruz.) O halde farklı ve başka kelimeleri arasında nasıl bir ilişki söz konusu?


Benim şahsi düşünceme göre başkalık, ancak farklılık ile mümkün oluyor. Yani farklı olmadan başka olunamıyor. Bu önermeye tersten bakmak mümkün mü? Elbette. Her farklılık sonuç itibariyle bir başkalığı yaratıyor. Mantık aynı gibi duruyor ve bu yaptığım minik bir kelime ilizyonu gibi görünüyor olsa da, biraz daha derinden baktığımızda ikilinin arasındaki ilişki biraz daha çetrefilleşiyor. Mesela iki aynı nesne açısından olaya baktığımızda, ikisi birbirlerinin başkası olsa da, aralarında nitelik olarak bir farklılık bulunmuyor. Daha somutlaştırmak gerekirse, masanın üzerinde duran iki aynı kalem, birbirlerinden farklı olmasalar da, birbirlerinden başka oluyorlar. Böylece başkalık, farklılık ile niteliksel anlamda aynı olma durumunda ayrılıyor. Yani başkalık, aynılığın içindeki farklılığı tanımlayan bir anlamda karşımıza çıkıyor. "Başka sigaran var mı?" sorusu, aynı sigaralar içinde yer alan farklı bir sigaraya işaret ediyor. Sigaralar birbirinden farklı olmuyor, ama her biri başka sigaralar oluyor. Bu noktada az evvel kurduğumuz teorik çerçeveyi yanlışlamış mı oluyoruz? İki adet kalem birbirlerinden farklı olmasalar da, başka olabiliyorlarsa, demek ki başkalık için farklılık gerekmiyor. İşte gözden kaçan bir diğer çetrefilli durum ise, iki kalemin nicel ve nitel olarak aynı olması yani farklı olmaması durumunda bile, ikisi evrendeki konumları itibariyle "farklı" iki kalem oluyorlar. Bu sebeple, yukarıda kurduğumuz teorik çerçevenin, halen geçerliliğini koruduğunu söyleyerek şöyle bir öz anlatıma konuyu toparlamak faydalı olacak diye düşünüyorum.


Sonuç olarak farklılık, başkalığın ön koşulu olarak karşımıza çıkıyor. Yani bir şeyin diğer bir şeyden başka olabilmesi için, öncelikle ondan farklı olması gerekiyor. Farklı ve başka kelimeleri birbirlerine çok yakın bir anlama sahip olsalar da, birbirlerinden; birbirlerinin nedeni ve sonucu olma yönünde ayrılıyorlar. Bu doğrultuda farklılık, başkalığı belirleyen yegane kriter, başkalık da farklılık sonucu oluşan yepyeni durumun diğerinden farkı şeklinde ortaya çıkıyor. Yani farklılık, iki nesne arasındaki fark kadar bir başkalık yaratıyor, başkalık da iki nesne arasındaki fark oranında bir farklılığa tekabül ediyor.

21 Ağu 2008

arınmak

insan eskilerden gelenleri sildikçe, onların etkilerini hafiflettikçe daha çok arınıyor. eskiye ait defterleri, yazıları, mektup ve mail dosyalarını sildikçe kendini buluyor. kendisiyle yüzleşiyor. evvelden kendi mantığının yitmesine neden olan ne varsa, hepsini içi cız etmeden silebiliyor olmak güzel şey. daha da güzel olan şu ki, arınılan kişinin yerini kendi içinde tartan insan, hiç yaşanmamış gibi hissedebiliyor bazen. tüm bu aşağıdaki yazılar, kelebekler, otobüsler, canbazlar vesaire... bir o kadar manasız geliyor insana. hafif bir tebessümle kendi yazdıklarını okuyor. ve fakat okurken bırakın kime yazdığını, o yazıyı yazanın kendisi oluğunu bile unutarak bambaşka birilerine bambaşka anlamlar yükleyerek okuyor yazdığı şeyleri.

garip şey hayat. yaşamak da öyle. anıları ardında bırakmak, arınmak güzel şey.



hata yapıyor bazen insan. her hatasında daha doğruyu bulabildiği müddetçe insan olabiliyor. ve her hatasını özgürce ve güzel bir şekilde herkese haykırabildikçe arınabiliyor.

arınmak, güzel şey....