Sethudo ile Film Eleştirileri - 1: Mavi Boncuk
Mavi boncuk, 1974 yılında Ertem Eğilmez yönetmenliğinde çekilen bir Türk filmi. Elbette Türk sineması içinde aynı tarzda bir çok film gibi çok sıcak bir dokuya sahip ve bu sıcaklık sayesinde defalarca izlese de insan yine kendinden bir şey bulabiliyor bu filmde. Ancak Mavi Boncuk’u diğer Türk filmlerinden ayıran (kanımca) bir çok neden var. Öncelikle hiçbir Türk filminde senaryo ile karakterlerin uyumu, karakterlerin ekranda görülme sıklıklarının ayarı, film müziklerinin film sahnelerine uyumu bu kadar üst düzeyde değil. Filmi sıcak ve büyülü yapan özellikler aslında bunlar. Yoksa Kemal Sunal’ın kör taklidini sahici yaparak düşmesi, Zeki Alasya’nın postacı kılığında Gazino sahibi ile diyalogları veya Metin Akpınar’ın pamuğu ağzına dayayıp bayılması değil bu filmi güzel yapan. Bunların hepsinin başarılı bir armoni ile izleyiciye verilmesi söz konusu. Filmin içindeki ayrıntılar. Ki ayrıntı seviyorsanız eğer, Mavi Boncuk filmi sizin için tam bir ayrıntılar cenneti. Metin Akpınar’ın patates soyduğu sahnede, Emel Sayın’ın bıçağı Akpınar’ın elinden alırken tükürüyormuş gibi yapması, Yine Metin Akpınar’ın soğan doğrarken ağlaması üzerine Emel Sayın’ın gelerek: “Ne o, şarkı mı dokundu” demesi ve filmin ortasında Mavi Boncuk şarkısı eşliğinde biz Emel Sayın’ın ev halkıyla kurduğu sıcak ilişkiyi gözlerken, Metin Akpınar’ın duyulmasa bile aynı sözleri şarkı içinde söylemesi. Tam bu sırada “benim gönlüm ondadır” şarkı sözünün ekrandan duyuluyor olması. Yakışıklı ile Emel’in tam da “herkesle dost ol herkesle arkadaş” şarkı sözünde merdivenden inerken çarpışmaları. Bu ironinin daha sonra puslu aynada göz göze gelen Yakışıklı ve Emel’in, çaresiz ama mutlu bakışları esnasında “herkes sevmeye sevilmeye muhtaç” sözüyle giderilmesi… Emel’in odasının pencerelerine tahta çakarlarken, Kemal Sunal’ın çekici pencereye vurarak kırması üzerine, Zeki Alasya’nın “ver ulan şunu çekil kenara eşşoleşşek” demesi, bu küfrü tam da duruma uygun ama bir o kadar da yüzeysel söyleyerek gerçek yaşamda aynen olacağı gibi durumu oynaması. Evet ortada bir oyun var. Salt romantik bir oyun. Bir sürü adamın içinde bir kadın ve bu kadına, O’na aşık olan adam dahil, kimsenin cinsel herhangi bir yönelimi, bu konuda herhangi bir düşünce veya teşebbüsü yok. Bilakis Emel Sayın’ın halıdan çıkarılırkenki sahnede bu, üstüne basıla basıla bertaraf edilmiş. Mavi Boncuk işte bu noktalarda diğer Türk komedi filmlerinden ayrılıyor. Çünkü ortada bir durumun tertemiz ortaya konulması, kişisel komiklikler dışında, ayrıntılarla örülmüş bir komedi anlayışı var ki, çok fazla Türk filminde bu öğelerin hepsi mevcut değil. Kemal Sunal’ın “arabayı tek başıma ittim” demesine, Metin Akpınar’ın “peki arabayı kim kullandı” demesi ve Sunal’ın o diğer filmlerinden bildiğimiz ifadesi bunun en güzel örneği. Zekice tasarlanmış bir esprinin üstüne yerleştirilmiş kişisel özellikler ve bunun topluca izleyiciye sunulması.
Bu sahnelerin yüzlercesini söylemek mümkün. Zira hepsi bir bütünün parçaları gibi. Hepsi muazzam bir kurgu içerisinde birbirlerine bağlı ve bu bağlılığı yaratan ana hikaye veya karakterler değil, bu bağlılığı yaratan ayrıntıların bu film içinde çok kuvvetli bir şekilde heryere tam doğrulukla serpiştirilmiş olmaları. Gazinoyu tamir ederken, "Metin Akpınar'ın aşıklar gelse yeter gafı" Bunun üzerine Zeki Alasya'nın mimikleri, Münir Özkul'un konuyu toparlaması, yemek esnasında "Bu ucuz gazinolarda program yok" diyen Zeki Alasya'ya "Programın kralı var...Emel Sayın" diyen Mıstık'ın, sanki hiçbirşey olmamış tavrı, Kemal Sunal'ın aşk acısı çeken yakışıklıya kendine has, "ben bilirim senin içinden geçenleri" edalı muzip bakışı, Baba Yaşar'ın gerçekten baba olduğunu içtiği sek rakı ve gözlerindeki buğu ile anlatması, Metin Akpınar'ın utangaç ama içten hüznü. Hepsinin kendi üzüntülerini arkaya atarak Yakışıklıya desteği... Tabii filmi en güzel tamamlayan şey de, son sahnesinde Emel Sayın’ın boğaza nazır lokantaya gelmesi ve kameranın artık gazinonun dışına çıkarak, filmin kahramanları ile aramıza mesafe koyması. Bence muhteşem bir kamera oyunu ile izleyiciye verilen: “Onlar artık kendi hayatındalar, siz artık kendi hayatınızdasınız” mesajı. Az evvel Yakışıklı ve diğerlerinin Emel Sayın dinlerken taşıdıkları acıya ortak olan bizler, biraz hüzünlü de olsa, eksik parça Emel Sayın’ın da tamamlanmasıyla artık uzaklaşıyoruz ordan. Çoğu Türk filminde mutlu son var. Ama sadece Mavi Boncuk hüzünlü bir mutlu sonu bu şekilde bir bitişle verebiliyor. Olmaz Böyle Şey...
Tüm bunlardan sonra iddia edebilirim ki, Mavi Boncuk Türk Sinema tarihinin en güzel filmidir. Bu benim şahsi kanaatimdir. Katılıp katılmamak serbesttir.
Bu sahnelerin yüzlercesini söylemek mümkün. Zira hepsi bir bütünün parçaları gibi. Hepsi muazzam bir kurgu içerisinde birbirlerine bağlı ve bu bağlılığı yaratan ana hikaye veya karakterler değil, bu bağlılığı yaratan ayrıntıların bu film içinde çok kuvvetli bir şekilde heryere tam doğrulukla serpiştirilmiş olmaları. Gazinoyu tamir ederken, "Metin Akpınar'ın aşıklar gelse yeter gafı" Bunun üzerine Zeki Alasya'nın mimikleri, Münir Özkul'un konuyu toparlaması, yemek esnasında "Bu ucuz gazinolarda program yok" diyen Zeki Alasya'ya "Programın kralı var...Emel Sayın" diyen Mıstık'ın, sanki hiçbirşey olmamış tavrı, Kemal Sunal'ın aşk acısı çeken yakışıklıya kendine has, "ben bilirim senin içinden geçenleri" edalı muzip bakışı, Baba Yaşar'ın gerçekten baba olduğunu içtiği sek rakı ve gözlerindeki buğu ile anlatması, Metin Akpınar'ın utangaç ama içten hüznü. Hepsinin kendi üzüntülerini arkaya atarak Yakışıklıya desteği... Tabii filmi en güzel tamamlayan şey de, son sahnesinde Emel Sayın’ın boğaza nazır lokantaya gelmesi ve kameranın artık gazinonun dışına çıkarak, filmin kahramanları ile aramıza mesafe koyması. Bence muhteşem bir kamera oyunu ile izleyiciye verilen: “Onlar artık kendi hayatındalar, siz artık kendi hayatınızdasınız” mesajı. Az evvel Yakışıklı ve diğerlerinin Emel Sayın dinlerken taşıdıkları acıya ortak olan bizler, biraz hüzünlü de olsa, eksik parça Emel Sayın’ın da tamamlanmasıyla artık uzaklaşıyoruz ordan. Çoğu Türk filminde mutlu son var. Ama sadece Mavi Boncuk hüzünlü bir mutlu sonu bu şekilde bir bitişle verebiliyor. Olmaz Böyle Şey...
Tüm bunlardan sonra iddia edebilirim ki, Mavi Boncuk Türk Sinema tarihinin en güzel filmidir. Bu benim şahsi kanaatimdir. Katılıp katılmamak serbesttir.
Olmaz böyle şey, yoksa rüya mı
Tam mutlu oldum derken yıktın bütün dünyamı
Ben bu dertten ölürsem, söyle küçük bey
Hiç mi kalbin sızlamaz olmaz böyle şey