29 May 2013

Çocukluk kadar güzeldi her taşında hayat...

Çocukluk kadar güzeldi her taşında hayat...
Ben biraz adam olduysam
ve mısır ekmeği kokulu taraçalarda
geçen afili yıllara inat adam olamadıysam,
sebebi sensin.

Akşamları bir serin dalga kıran gibi
yanı başımda yaşattıysam bunca sene
ve hiçbir halimi bir nebze bile olsun
sormadıysam bir bilene,
seni benden daha iyi bilen olmadığındandır.

Yaklaş. Gel de yüzünü göreyim.
Sonbahar çizikleri olmadan sarı ruhsuz dikenlerin...
Gel de koklayayım tenini...
Kısa kollu gömleğimin içine dolduramadığım rüzgârına inat.
Gel de kokunu duyayım.
Pamuk şekeriymişçesine pespembe,
tatlı, ellerime yapışır gibi hoyrat...
Uzatma da yaklaş…

Bir deniz feneri kadar ömrüm yok,
olamaz da bütün bu keşişlemeye rağmen.
Martılar da akşam ezanını duymuşlarsa
ve güneş tüm kavgasına rağmen, solmuşsa,
batıda bir yerlere yanaşmışsa,
ben işte hep aynı iskeledeyim.

Çocukluk kadar güzeldi her taşında hayat...
Kazıdığım isimler sıvalarına aşklarım değildi.
Bizzat sendin aşkım, gerçeğim.

Çocukluk kadar güzeldi her taşında hayat...
Al beni rüzgârına, tekrardan uçur…
Al beni artık hiç söylenmeyeceğim.
Beni o kıyıdan bu kıyıya at,
Gömleğimi hiç iliklemeyeceğim.